Estetik Mezoterapi ve Tedavi Alanları

Estetik Mezoterapi ve Tedavi Alanları

Mezoterapi uygulamaları 1950’li yıllardan beri yapılmasına rağmen, son on yıl içerisinde popülaritesini arttırmıştır. Özellikle estetik-kozmetik uygulamalar içerisinde en çok tercih edilen tedavi yöntemlerinden biri olmuştur.
Cilt yaşlanma tedavisi ve cilt bakımı (mesoglow), cilt sarkması (mesolift), cilt beyazlatma (leke tedavileri), saç dökülmesi, selülit giderme ve lokal yağ fazlalıklarının giderilmesi amaçlı işlemlerde ileri mezoterapi teknikleriyle tedavi sağlanabilmektedir.
Estetik Mezoterapi, estetik amaçlı yapılan mevcut uygulamalar ile kolayca kombine edebileceğimiz oldukça etkili bir tedavi yöntemidir. Son dönemlerde mezoterapi uygulamalarının, soğuk lipoliz-lazer lipoliz ile kombineli kullanımı, radyofrekans ile kombineli kullanımı ve özellikle PRP tedavisi ile kombineli kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Lokal yağ fazlalıkları, dokularda elastikiyet kaybı, sarkma, selülit, çatlak, saç dökülmesi, cilt lekeleri, veya cilt yaşlanması gibi yaşa, yaşam tarzına ve bireylere bağlı olarak oldukça yaygın görülen, estetik kaygı uyandıran sorunların büyük bir kısmı günümüzde non-invaziv antiaging yöntemler ile kolayca giderilebilmektedir. Mezoterapi, bu sorunların giderilmesinde, diğer estetik amaçlı uygulamalar ile kombine edilebilen, bir hekim tarafından kolayca uygulanabilecek oldukça etkili ve pratik bir yöntemdir.

İleri Estetik Mezoterapi ve geleneksel Mezoterapi arasındaki fark nedir?
1950li yıllarda Dr. Pistor tarafından keşfedilen geleneksel mezoterapi tekniği; ilaçları kullanır ve yakın bulunan dokularda bu ilaçların salınımı için, cildi depo olarak kullanır. Bu yöntem ilaçların organizmaya gönderilmesinde kullanılan klasik yöntemlere göre (kas içi enjeksiyonlar ve oral alım) daha akılcı, kullanışlı ve etkili alternatif bir yöntemdir. Nispeten çok küçük miktarlardaki ilacın hastalığın bulunduğu noktaya en yakın dokuya daha etkin ve elverişli bir şekilde yayılması, yan etkileri minimize eder ve yan etkilerin daha az görülmesi açısından etkinlik sağlar. Bu teknikte enjeksiyonlar derinin üst yüzeyine (epidermis ve genelde alt derinin yüzeyi), bazen retiküler dermise uygulanır ancak hipodermise uygulanmaz. Yüz, dekolte, saç ve el mezoterapi uygulamalarında; enjeksiyon başına enjekte edilen miktarlar maksimum 0,01-0,05 ml ile sınırlı olmalıdır.. İki enjeksiyon noktası arasındaki mesafe epidermiste 1-2 mm veya dermis içinde 3 mm olmalıdır ve mesafe enjeksiyonun derinliğiyle doğrudan ilişkilidir. Estetik Mezoterapide, ilaçların enjekte edilmesi söz konusu olmakla birlikte, genellikle steril enjekte edilebilen kozmetik ve/veya besinler kullanılmaktadır. Genellikle çeşitli enzimler, hyaluronik asit, vitamin, mineral,glikolik asit, retinoik asit, glutatyon, peptid çeşitleri , organik silika gibi cilt dokusunu iyileştiren , güçlendiren, besleyen ve serbest radikalleri nötralize eden antioksidan ajanlar enjekte edilmektedir. Bölgesel incelme ve lipoliz amaçlı ise fosfotidilkolin, deoksikolat, karnitin ve kollajenaz enzimi gibi ürünlerin mikroenjeksiyonu yapılır. Enjekte edilen miktar; bölgeye göre ve arzu edilen ani lokal etkiye göre ayarlanmalıdır. Ciltten başka bir dokuya yayılım beklenmez. Enjeksiyonlar cildin üst yüzey tabakalarıyla sınırlı değildir, hipodermis bölgesine de (yağ ve selülit tedavileri için) enjeksiyon yapılır. Birçok enjeksiyon yöntemi gerçekleştirilebilir, bu yöntemlere üst yüzeylerdeki mikrodoz enjeksiyonları ve retrograd, yüksek hacimli (her enjeksiyon başına 1-2 ml) radyal enjeksiyon dahildir. Selülit tedavisi ve bölgesel incelme amaçlı yapılan mezoterapi uygulamalarında 6mm-13 mm derinliklere enjeksiyon yapılması önerilmektedir.
Mezoterapi uygulamaları iğneli (mikro iğneleme ya da mikro enjeksiyon ile) ve iğnesiz olarak iki farklı şekilde yapılabilir. İğneli mezoterapi uygulamalarında verim çok daha yüksektir, iğnesiz mezoterapi uygulamalarında tatmin edici sonuçlar almak için ise mutlaka nano teknoloji ile üretilen ve oldukça konsantre ürünler tercih edilmelidir. Mezoterapi tedavilerinin etkinliğini belirleyen temel faktör ürün içeriği ve konsantrasyonudur. Konsantre ürünlerin, doğru tedavi protokolleri ışığında kombineli uygulaması ile 4-6 seansta oldukça tatmin edici sonuçlar alınmaktadır. Genellikle önerilen uygulama periyodu,  haftada bir ya da iki haftada bir şeklindedir.
Mezoterapi ürünleri, mikro iğneleme ya da mikro enjeksiyon yöntemi ile uygulanacak ise temelde dikkat edilmesi gereken üç nokta vardır; öncelikle ürünlerin sterilitesinden mutlaka emin olunmalı, özellikle ilaç firmalarında üretilen ürünler tercih edilmelidir. Diğer önemli bir nokta ise ürünlerin yağ ve alkol bazlı çözücü içermemesi ve hayvansal kaynaklı hiçbir içerik bulundurmaması gerektiğidir; su bazlı çözücü içeren ve etken maddeleri bitkisel kaynaklı olan ya da bakteriyel fermantasyon ile üretilen mezoterapi ürünleri tercih edilmelidir. Üçüncü önemli nokta ise ürünlerin koruyucu olarak paraben  içeriği açısından değerlendirilmesidir.Bilindiği üzere, bir çok kozmetik ürün de belirli sınırlamalar dahilinde antimikrobiyal yetisinden dolayı koruyucu olarak paraben türevleri bulunabilmektedir, bu tarz ürünlerin topikal kullanımında yan etkileri kısmen göz ardı edilebilirken, mikroenjeksiyonu yapılacak ürünlerin paraben türevi içermeyen ürünler içerisinden seçilmesi son derece önemlidir.

Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle;
Aytun Nilay Erdağı
Kimya Mühendisi – Uzman Biyomühendis
Erdağı Medikal Ürün Müdürü